O pencere O bakkal O ağaç
12 NisanYıllardır aynı güzergah üzerinden işyerine gidip geldiğimi o sabah durakta minibüs beklerken bir kez daha düşündüm ve birazdan yine binlerce kez yaptığım gibi minibüse binecektim.
Aşina olduğum bir çok şeyin yanı sıra biri vardı,bir pencere.
Geçtiğim yolların üzerinde bulunan bir apartmanın birinci katındaki pencere önünde oturan o yaşlı amca.
Bembeyaz sakalları, başındaki beyaz takkesi ve yeşil 99 luk tesbihiyle her sabah o pencerenin önündeydi.
Çerçeveyi dolduran,elinde tuttuğu tesbih ile aslında her gün benim sabrımı yenileyen,benim için bir umut olan,çok güzel bir resim karesiydi.
Tam tamına 9 yıl boyunca o amcayı o pencere de gördüm.
Her sabah o pencereye yaklaşırken minibüs,elim kalbimde bakardım.
Ya orda değilse?
İnsan felaketini kendi hazırlar,
sonları kendi kafasında bin kere yaşarken bir gün tak diye gerçeği görür.
O sabah minibüs den nasıl indiğimi hatırlamıyorum.
Pencereler gazete ile kaplıydı,ucundan beyaz olduğu görünen çiçekli perde yoktu.Başımı cama dayadım,elimi kalbime koydum.
Apartman tamamen boşalmıştı.
Kapıya dayandım,merdivenlerden iki bayan iniyordu.
Sordum;elim kalbimdeydi.
Apartman eski olduğundan dolayı kentsel dönüşüme girmişti ve bu yüzden ev sahiplerinin hepsi başka yerlere gitmişti,
bir sene sonra tekrar geri döneceklerdi.
Sırtımı duvara yasladım.Bir süre sonra yıkılacak binaya.
Öyle kocaman bir bina,çıkış yolunu bulamayacam,
sanki az önce girdiğim kapı yok.
Herşey duvar,kelimeler geçmiyor.İçimdekileri yuttum ve dışarı çıktım.
Tavşan dağa küsmemişti,tavşan dağı özlemişti,tavşan her sabah inancını yenileyen resmi kaybetmişti,peki o dağ şu an şimdi hangi pencereyi süslüyordu?
Aşinalık dedim ya işyerime yakın mesafe de olan yeşil kapılı o mahalle bakkalı.
Dev marketlerin gölgesinde kalmasına rağmen kırmızı tentesi ile güneşe meydan okuyan Coşkun Bakkal.
3 kişinin zor sığdığı,kapının arkasında bile malzeme olan,her sabah İbrahim Tatlıses şarkılarıyla mahalleyi ayağa kaldıran o küçük dükkan da kepenkleri indirdi.
Caddenin yapısını bozuyordu dediler.
Kentsel dönüşüme girecek canım buralar,yıkılsın hepsi,
herkes ileri giderken biz olduğumuz yer de sayalım mı ?
Yapılsın şöyle güzel kocaman bir market,ferah ferah.
Öyle dediler coşkun abinin arkasından.
Oysa bilmiyorlardı eski zamanlardan gelen bir mahalledeki inceliği.
Yerine yapılacak binaların,hiç bir insan için umut aşılamayacağını.
Hiç kimse ama hiç kimse coşkun abi gibi eşlik etmeyecekti bana uçuk hayaller kurarken.
Bundan 2 yıl önce bir gazete çekiliş yapıyor,
gazete deki kuponu kazıyıp bir numaraya gönderiyorsun,çekilişe katılıyorsun eğer kazanırsan İtalya'ya gönderiyor.
Ne kadar çok gazete alırsan şansın o kadar çok oluyor;diyor coşkun abi.
Başlıyoruz gazete alıp çekilişe katılmaya.
Her sabah ofise gitmeden,coşkun abiye uğruyorum,gazeteleri kazıyıp gönderiyoruz numaraya.
2 hafta sonra çekiliş bitiyor,tabi ben kazanamıyorum ama coşkun abi beni öyle bir teselli ediyor ki sanırsınız İtalya kaybetmiş beni.
Ağzından çıkan her kelimeye katıla katıla gülüyorum,sonra aynı şekilde ağlayacağımı bile bile.
Coşkun abi gidiyor,coşkun bakkal gidiyor,
yerine yapılacak binaların temeline biraz ah'ımı koyuyorum,biraz gözyaşımı,biraz tükenmişliğimi.
Aşinalığımın en büyük simgesi olan yıllardır minibüs beklediğim durağın yanında kocaman bir ağaç vardı,
şimdi ağacın cinsini sorsanız bilmem ama benim hayatımın sembollerinden biriydi.
Hatırası çok,yeşili bol gövdesi kalındı.
Sıcak günlerde altında beklediğim,sonbaharda dökülen yapraklarını teselli ettiğim,baharda açan çiçeklerini sevdiğim,kışın buzullarını sirkelediğim o ağaç.
Yıllar önce "o ağacın altı"adlı şarkıyı ona ithaf ettiğim,hatta söylediğim o güzelim ağaç,caddenin görünümünü bozduğu için kesildi.
O şarkıyı ona ithaf ettiğim bir günün öncesi.
Şehir dışına çıkmıştı işleri için,telefonuna ulaşamıyordum.
Gece döneceğini söylemişti ama ben ulaşamadığım için merak içersindeydim.
Elim telefonda 5.ci kez aradıktan sonra uykuya dalmışım.
Sabah uyandığımda mesajını gördüm.
-uyuduğunu bildiğim için arayıp rahatsız etmek istemedim,
beni çok merak ettiğini biliyorum ama telefonumun şarjı bitti ve sarj edecek yer bulamadım hem bir yerde durmak da istemedim,biliyordum beni merak ettiğini bir an önce sana gelmek istedim,
belki uykunda hissetmişsindir?
Duraktaki ağacın dibinde seni bekleyen birşey var,sabah göreceksin.
Sana gelmeden eve gidermiyim hiç?
Evden kaçar gibi çıkıp ağaca gitmiştim.
Elimle dibini biraz eşeledikten sonra büyük bir sakız kutusu buldum.
-Geldim güzelce.
Sen uyuyordun bak bu ağaç bile şahit.
Seni seviyorum.
Not:kağıdım yoktu buna yazdım,sakın kızma.
hem sen bu sakızı çok seversin.
Bu şehri neden sevmiyorsun diyorlar?
Çıktığım yere düşman olmakla suçluyorlar beni.
Oysa bir sabah uyandığımda yok etmişlerdi bütün sevdiklerimi,
sırf bu şehri güzelleştirmek adına.
Yıkımın olduğu yerde güzelliğin olduğunu kim söyledi bunlara?
Ben bunları yazan kitabı bile okumam.
Hem hangi yazar böyle bir kitaptan para kazanmak ister ki?
Haram olmaz mı boğazına dikilen lokmalar?
Dönüşüm diyorlar;varlığın yokluğa dönüştüğü bir yerde,işin hangi ucundan verim almayı düşünüyorlar?
Ne ile dolduracaklar kalan boş çerçeveyi?
Hangi market çalacak ibonun şarkılarını?
Kim gazete kuponlarından hayal kurdurtacak bize?
Hangi ağaç bir sevgilinin sakız kağıdına yazılmış o güzelim
cümleleri saklayacak ?
Sadece bir gece uyudum.Sadece bir.
Uyandım dünya değişmiş.
Elimi kalbime koyamıyorum artık,çünkü yerini kestiremiyorum.
Minibüs geliyor biniyorum.
'bitti,bitti o şiir başka mısra gerekmez.'
2 yorum
Evet Öznurcum yine güzel bir konuya değinmişsin dönüşüme dair tüm düşüncene katılıyorum ama gitmek sevmemek çözüm değil kalıp savaşmak en doğrusu diyorum eline yüreğine sağlık canım müziğimi de dinledim artık uyuyabilirim muhteşemsin güzel kız sevgi ve dua ile kal derken yeni yazıyı bekliyorum merakla 😊
YanıtlaSilSalime Teyzem kocaman öpüyorum Seni 😊
YanıtlaSil