Beklemek
02 NisanBir bahar akşamı üstü.
Annem ve babamın giderken bana emanet ettiği çiçekleri suluyorum.İnce bir iş biliyorum ama onların dilinden anlamıyorum ,ben bu işi beceremiyorum.Hatta annem gibi çiçekleri sularken onlarla konuşmaya niyetleniyorum ki telefonum çalıyor.
Tanımadığım bir numara,önce tereddüt ediyorum açıp açmamakta ve sonra belki önemli birşeydir diyip açıyorum.
-Merhaba! evde misin ?
Ben kapının önündeyim seni görmeye geldim aşağı iner misin?
Evet ya da hayır de.Tek cevap.
Yılların eskitemediği o ses tonu.Yıllar geçip giderken değişmeyen o emir içeren sesi.Bu kadar zamandan sonra ona itaat ben.
Evet diyorum.
-Aşağıda ön tarafta bekliyorum.
Telefonu kapattıktan sonra gidip aynada görmek istedim kendimi.Onu ilk gördüğüm an'ı,şu çiçeklerin durduğu pencerede oturup onun evin önüne geldiği o geceyi,arabayla gezdiğimiz bu şehrin bilinmez sokaklarını aynada görmek istedim.10 koca yıl geçmişti aradan.Onu o kadar çok beklemiştim ki,o kadar çok şey ertelemiştim ki.Mesela dolabımda hiç giyilmeyen elbiseler vardı.İzlenmeyen filmler,dinlenmeyen müzikler,paketi açılmamış çikolatalar.Bir sürü yaşanmamışlık biriktirmiştim.Ben onu beklerken,akıp giden hayatı ertelemeye çalışırken hiç vazgeçmemiştim onu bu camda beklemekten ve alışmıştım da onu bekleme fikrine.Bununla başa çıkmayı da öğrenmiştim ta ki az önce çalan telefona kadar.O benim için beklenendi gelen olmayacaktı.
Beş dakika sonra aşağıdaydım.Arabadan inmişti.Beni bekliyordu.
Beklenen artık bekletilen mi olmuştu ?
-Merhaba! Evet biliyorum şaşkınsın beklemiyordun ama ben bugün buraya gelmek istedim.Kabul ettiğin için teşekkür ederim.
Sadece başımı sallayabildim.Arabaya bindim.Gidiyorduk.Daha yarım saat öncesi çiçekleri sularken o pencere de bu aklımda yoktu.Bu aklımda o kadar uzun zamandır yoktu ki.
Bir saat boyunca hiç konuşmadan gittik.Bir ara dönüp ona bakma cesaretini gösterdim.Saçlarına düşen o aklar,şakaklarındaki o kırlar,belirginleşen o yüz çizgileri.
Kaç bahar geçmişti ?Kaç güz saklanmıştı benden ?
Arabayı sakin bir yere çekmişti.Hava kararmış ay'ın ışığı suya vuruyordu.Bana bakmıyordu,müziği açıp arkasına yaslandı.
Ve işte o ses.Benim en güzel yıllarımın kadını.
Müzeyyen Senar..Huysuz ve Tatlı Kadın.
Telefonda bu şarkıyı ona söylediğim geceler,tekrar tekrar söylettiği o uzun geceler.10 yıl öncesinde birbirimize alışmaya çalıştığımız o günler.
Hepsi şimdi bizimle bu araba da.
Şarkı bitti tekrar başa aldı,sonra yine yine.
-Hiç değişmemişsin.
Seni gördüğüm o ilk gün ki gibisin hala.Yıllar sana uğramamış sanki.
O ürkek ses tonun,kırılacak gibi duruşun,bu karanlıkta bile gözlerinin hala ilk gün ki gibi parlaması.Şefkat dolu bakışların.Neden?yıllar bu kadar şeyi alıp giderken neden sen hala bu kadar mağrursun ?
+Yılları da alıp beraber gittiğinde ben olduğum yerde kalarak seni beklemeyi tercih ettim.O kadar çok bekledim ki seni ve o kadar inandım ki gelmeyeceğine şu an yanımda oturanın sen olduğuna bile inanamıyorum.
Ben seni hiç unutmadım ki;ara ara unuttuğum bile olmadı.
Hani derler ya unuttum anımsamıyorum artık.Böyle havalı cümlelerim olmadı benim hiç.Ben seni beklerken geleceği dondurup geçmişle yaşadım.Sana duyduğum aşk'ı kendime kalkan yaptım.Sen beklemenin ne demek olduğunu biliyormusun?
Şimdi gelecek,şimdi arayacak şimdi şu köşeden çıkacak.Sonrası çıldırma nöbetleri.Kendimi sana duyduğum aşk'tan korumalıydım ki öyle de yaptım.Sen benim içimde kapanmayan yaraydın.Açık kalan o yaraya rağmen ayakta kalmak.Bu mağrurluksa kabul ediyorum.
Yıllardır içimde biriktirdiklerim bu kadarmıydı bilmiyorum ama ağzımdan bunlar çıkmıştı.Ona bakmıyordum.
Ay o kadar güzel yansımıştı ki suya.Ay suya yansırken hep böylemiydi ?
Araba hareket etmişti dönüş yoluna geçmiştik.
Şarkı susmuştu.Hiç birşey söylememişti.
Yıllar önce söylediği o cümleler aklıma gelmişti;
Ben yanında susabildiklerimi seviyorum.Sessizliğe sessizlik katarken bir o kadar anlam yükleyen insanları.Senin sessizliğinde ki huzuru seviyorum.Varlığın o kadar anlamlı ki.
Bir sessizlik ancak bu kadar güzel olabilir.
-Sessizliğin hala o kadar güzel ki.İçinde bu kadar şeyi biriktirmişken ve beklemişken hala o kadar guzel bir sessizliğin var ki bu olgunluk seni çok daha güzelleştirmiş.Ben kalsaydım bunu bozardım.Sana bunu yapamazdım.Sen benim için hep 20 li yaşların başında konuşurken ellerini nereye koyacağını bilemeyen gözlerinin içi parlayan etrafına neşe saçan o küçük kızsın.O kadar hayat doluyken seni ne istediğini bilmeyen,cevaplarını bulamadığı soruların içinde silinen ve bunlarla birlikte sürekli sessizlik isteyen bir adamın hayatına mahkum edemezdim.
Az önce söylediklerimi duymamış gibiydi.Sanki hiç bekleten olmamış gibi.Şu an yanımda oluşunu gelmiş kabul eder gibi.10 yılı takvimden silmiş gibi.İki arkadaş havadan sudan sohbet edermiş gibi.
Benden de onu bekliyordu.Sanki o kapıdan hiç içeri girmemiş gibi.
Bu mağrurluğumun onun eseri olduğunu bilmiyormuş gibi.
Hiç sevmemişiz gibi.
Hiç beklememiş,
Hiç özlememiş.
2 yorum
Hava hüzün,paylaşım daha bir hüzün kattı ve ben şimdi de Öznur'u bir başka açıdan tanıdım ve yüzündeki derin anlamı okuyabildim beni üzmüş olsada güzeldi eline yüreğine sağlık Öznurcum başarılı çalışmalarının devamını diliyorum gelecekte en güzel kitapçı raflarında adını bir ve bir çok kitabın üzerinde görmek ümidi ile...:)
YanıtlaSilSalime Teyzecim beni bugün çok mutlu ettin,Allah razı olsun senden.Seni biraz da üzdüğüm için üzüldüm ama bugünkü konuşman beni çok motive etti tekrar teşekkür ederim :)
YanıtlaSil