Aynadaki Beyazlık

29 Temmuz

1 Mart 2013.

iki tarafı kocaman dağlarla çevrili yolda minibüsle ilerliyorduk.
Kar taneleri camlara vuruyordu.
Kulaklığımda Zeki Müren vardı,ardından Müzeyyen abla gelecekti.
Minibüsün içi öyle sıcaktı ki cama değen kar taneleri anında eriyordu.
Oturduğum koltuğa iyice yaslanıp gözlerimi kapattım.

4 yıl sonrasını hayal ettim.26 yaşındaydım.

Upuzun bir masa..
Tüm sevdiklerimin oturabileceği yeterli sayıda sandalyenin olduğu,bembeyaz örtünün serildiği,renk renk çiçeklerin süslediği,herkesi gerçekten mutlu olduğu,masa daki en önemli unsurun samimiyet olduğu,kahkahaların birbirine karıştığı,balonların;en çok da balonların olduğu bir masa..
Rakamlı altın sarısı balonlar.
Üzerimde uçuş uçuş bir elbise,iki elimden tutan iki tatlı çocuk ve arkamda duran bir sevda.
Annem ve Babam masanın baş köşesinde,
herkesin beni sevdiği için toplandığı o gece.

Evet 4 yıl sonrası 1 Mart böyle olmalıydı.

Gözlerimi açtım,gerçek olmasını dilediğim hayalden.
Önümde kocaman 4 yıl vardı ve ben 26 yaşındaydım.

Zamanın hızlıca geçebildiğini,her hayalin gerçekleşmediğini,insanların sevemediğini,samimiyetin artık kitap aralarında saklanan bir çiçekte ya da altı çizilen bir cümlede kaldığını,upuzun masayı bırak,iki kişilik masalarda bile oturup konuşamadığını bilmiyordum.

Ve tabi ki Nasip.
Herşeyin nasipten öteye gidemediğini.

Tekrar cama değer kar tanelerini izlemeye başladım.
O an'lar içim o kar taneleri kadar özgür ve bembeyazdı.

4 yıl sonrası.
Ayna karşısında kendimi arıyorum.
Ne zaman anlamıştım hayalimin olmayacağını?
Hangi masada,hangi şarkıda hangi yolda?
Ne zaman bilmiştim artık insanların sevemediğini?
Sorularımın cevaplarını arıyorum bana bakan gözlerde,
sonra sokaklara çıkmak istiyorum,önüme gelene sormak istiyorum.
Durakta otobüs bekleyenlere,ay başı geldiğinde maaş almak için dört gözle bekleyenlere,mesainin bitmesini bekleyenlere,sokağı temizleyen çöpçülere,ekmek sırasında bekleyenlere,güneşin doğuşunu ve batışını bekleyenlere.Yeryüzünde birşeyleri bekleyen herkese sormak istiyorum.
Ne ara bu kadar kayboldum ben?
Sorular ve kuşkular bir defa insan içine yerleştimi,
eski eşyaları içte içe kemiren tahtakurdu gibi,insanın içini boşaltıyor.

Odaya taş gibi oturan sessizliğin içinde,ayna da gördüğüm bir görüntüde takılıp kalıyorum.Saçlarım.
Saçlarımın tepesinde toplu bir şekilde olan beyazlık.
Ne ara oldu bu diyorum,birden mi beyazladı?
Zamanın yok edici gücüne dayanamayan saçlarım oldu demek ki,
hayallerimden önce.
Yoksa ikisi de aynı an damı oldu?
Mesela 1 Mart akşamı,omuzlarım düşük,gözlerim yaşlı,ellerim boş eve dönerken,direk yatağa girip,yastığa yüzümü kapatıp sesim duyulmasın diye içine içine ağlarken öyle bir an damı olmuştu saçımdaki beyazlar?
Hepsi birden mi olmuştu,yoksa teker teker mi beyazlamıştı?

İçimde geç kalmış olma duygusu,bir daha ele geçmez,geri gelmez yılların yüzümde bıraktığı o hüzün.Saçımı beyazlatan yılların içimi kemirmesi,tahta kurdu gibi.Eski bir kente özlem duygusu.Yollarına çizgiler çekilen,taş sektirmeceler oynanan,sevdalıların duvarlarına isimler yazdıkları,annelerin pencerelerden sarkıp çocukları eve çağırdıkları,fırından alınan ekmeğin ucunun ısırıldığı,samimiyet kokan o sokaklara dönememenin kederini izliyorum yüzümde.

Yavaş yavaş bitiyor hayat,biten şeyler çaresizliğimi hatırlatıyor bana.

Aynadan kendimi alıp,anneme gidiyorum.Anne bak,bak anne diyorum.
Bakıyor çok dikkatli bir şekilde.
Ne zaman oldu diyor,başımı iki yana sallıyorum.
Annemin pamuk gibi bembeyaz saçlarına bakıyorum,ellerimi gezdiriyorum.
Ne ara bu kadar beyaz oldu anne?Birden mi oldu?
Sende özlem duydun mu,yıllar saçını eskitirken geçmiş zamanlara?
Hiç hayal kurdun mu 4 yıl yada daha sonrası için?
Anne!

hayatın nasibinden öteye gideceğini düşündün mü hiç?

Sakın koparma çoğalır diyor.
Artık geriye dönemediğim zamanların içimde kopardığı fırtınayı bilmeden.





You Might Also Like

0 yorum

Popüler Yayınlarım