Babaannem'in Gofreti

07 Mayıs

İnsan en çok ne zaman özler ?
Böyle yazıyordu okuduğum kitapta.
Kısa ve öz olan bu cümle beni alıp yerden yere vurma gücüne sahipti.Yapı itibariyle özlem duygusunu her an fazlasıyla yaşadığım için en çok ne zaman özledim ya da özlerim diye düşünmemiştim fakat son zamanlarda özlemini daha fazlasıyla hissettiğim biri vardı.
Babaannem.Canım Babaannem.

Çocukluğumun en güzel zamanlarını köyde geçirdim.O zaman güzel olduğunun elbette farkında değildim aradan 20 yıl geçmesi gerekiyormuş.Net olarak hatırladığım 8 yaşım ile 10 yaşım arasında babaannemin de dahil olduğu köyde geçirdiğimiz o 3 aylık okul tatilleri.Bu zaman zarfında okul bitişinde karnemi aldığım an'ı hiç hatırlamıyorum,genelde okul tatil olmadan biz köye giderdik ta ki okul açılana kadar köyden dönülmezdi.Babaannem ve babam köyde yaşadığı için annemle ben onların yanına giderdik.Arada abimler ablamlar kuzenlerim de gelirdi ama demirbaş olan bizlerdik.Tek başıma olduğum için çok üzülürdüm ve okulun tatil olmasını istemezdim.Çünkü yaşıtım olan hiç kimse yoktu ama birileri de geldi mi o köy yeri olurdu bayram yeri.Kimseler olmadığı zamanlarda bana eşlik eden bebeklerim vardı.Her kız çocuğunun olduğu gibi benimde çok güzel bir sindy bebeğim vardı.Annemin o bebeğe çok güzel elbiseler diktiğini hatırlıyorum.Bahçemizde kocaman bir erik ağacı vardı,o ağaç dibinde oynardık yemek yerdik misafirler ağırlanırdı hatta uyurduk.Arkası kocaman bir üzüm bağına açılırdı,türlü türlü meyve ağaçlarımız vardı.Pembe güllerimiz vardı,sarı kasımpatılarımız.Seramız vardı bir sürü sebzenin yetiştiği.Artezyenimiz vardı,buz gibi suyu akardı.Damımız vardı sıra sıra uyuduğumuz,kazanlar kurulup bulgur haşlandığında kuruması için dama serildiğinde sıra sıra uyuyanlar çıkıp nöbet tutardı kuşlar gelip yemesin diye.Elimizde ince bir değnek kuş nöbeti tutardık ama aramızda kalsın en çok biz yerdik.Üzüm bağından toplanan üzümlerle pekmez pişirilir,orcik asardık.Annem tarhana yapardı,annem biber patlıcan kuruturdu,ben çok seviyorum diye elma kulağı yapardı annem.Tandırımız vardı ekmek yaparlardı köyün kadınları.Seçili kişilerdi onlar.Bir gün önceden gece sabaha doğru ev halkı kalkıp hamuru yoğururdu.Bizim buralarda o hamur yoğrulurken ayakla girilirdi çünkü kocaman bir hamur olurdu,elllerin yetemeyeceği kadar.Hatırladığım kadarıyla 2 çuvalla yapılırdı o hamur.Annem girerdi babam girerdi bende girerdim.Babaannem su katardı un katardı kenardan.Biz birbirimizin ayaklarının değdiği ekmekleri yerdik o zamanlar,şimdi kimselerin gözü birbirine değmek bilmiyor.Babam geceden tandırın ateşini yakardı sabaha o kor ateş geçsin de harıl harıl yanıp ekmek ziyan olmasın diye.Sabah erken saat de ekmek yapan kadınlar gelirdi tandır başında önce sözlü sohbetli ki gülmelibir kahvaltı yapıldıktan sonra ekmek yapmaya başlanırdı.Biri hamuru top ederdi diğerlerine dağıtırdı.Diğerleri dediğim 4 kişi hamurları yufka yapar,tandır başında duran pişiriciye verirdi.O pişirip ekmeği yan tarafına bırakırdı,ekmekler onun yanında birikirdi.Babaannem gelirdi o ekmekleri teker teker ayırıp bakar sonra deste yapar,götürüp ekmekliğe bırakırdı.O zamanlar onu öyle dikkat kesilip izlemişim ki şu an bunları yazarken bile gözümün önünde ellerini görebiliyorum.O ince uzun parmaklarını yaş almış çile çekmiş güzel ellerini öyle özlüyorum ki.
Aslında  herşey bir yana benim babaannemin elleri vardı;saydığım bu kadar şeyi yapabilen,güzelleştiren anlamlı kılan.Yeryüzündeki iki el en fazla neyi başarabilirse benim babaannem onları başarırdı.
Tabi o zamanlar Turgut Uyar bilmiyorum,bilsem okurum babanneme.
"senin bu ellerinde ne var bilmiyorum,tuttukça güçleniyor kalabalık oluyorum"
Kuzenlerimin de köyde olduğu bir sabah uyandığımızda yanı başımızda aynı bezden yapılan 3 yastık 3 döşek 3 yorgan görmüştük.Üçü de üçümüzün bebeklerine yapılmıştı.Üçü de aynı boyuttaydı ve üçümüzde çok mutlu olmuştuk.Babaannemden hiç bir zaman bize karşı söylenmiş belirli bir sevgi sözcüğü yada sevgi belirtisi duymamıştık hissetmemiştik ama yanıbaşımıza bırakılan bu hediyeler aslında sizi seviyorum demenin en açık ifadesiydi.Babaannem bizi seviyordu sadece sevmeyi göstermeyi bilmiyordu.O zamanlar köy yerinde iki tane bakkal vardı mesafe olarak ikisi de bizim evimize çok yakın değildi,öyle istediğimiz her an bakkala gidemiyorduk.Köy içinde gezen nakliyatlar vardı,en çok patates soğan ve gofret satarlardı.Evet kutu içinde gofret.O nakliyatlar ne zaman geçse babam denk geldiğinde gidip 1 kutu alırdı.Babaannem o kutuyu hep saklardı,misafirler geldiğinde ikram edilecek derdi.Biz de inadına nereye saklarsa saklasın gidip bulurduk ve gizli gizli kucaklayıp dalda yerlerde yerdik.Hani gizli ya yasak ya o gofretin tadı nasıl güzel olurdu,birde babannemi kızdırmak hoşumuza giderdi.Kutunun yarıya indiğini gördüğünde bağırıp çağırmazdı ama 'kızım ayıp bu misafirin,babana söyleyecem size başka alsın'derdi.Babam hiç bir zaman 2.ci kutuyu almadı ve biz her zaman o sakladığı kutuyu bulup ondan yedik.Bir süre sonra babannem de saklamaktan vazgeçti bak buda aslında seni seviyorum demekti.

Çok zaman değil kısa bir süre sonra babannem hastalandı.Biz şehre döndük babaannem bizde kalmaya başladı.Ben ciddi bir şey olduğunun farkında değildim ta ki annemin abimlere sessizce saklayarak söylediğini duyana kadar;
-Babanneniz kan kusuyor sakladığı mendilleri hırkasında gördüm söylemiyor bize.

Sonra hastane serüveni başladı.Üniversite hastanesinde yatıyordu herşey yapılmıştı ama doktor artık yapılacak birşeyin olmadığını ve eve götürülmesi gerektiğini söylemişti babamlara.Babaannem hastaneden gelmişti ikimiz aynı odada kalıyorduk.Karşılıklı kanepelerde yatıyorduk.Her gece önce onun uyumasını beklerdim onun uyuduğuna emin olduktan sonra yanına yaklaşıp nefes alıp almadığını kontrol ederdim arada korkardım da ya şimdi ölürse diye?Anneme korktuğumu söylerdim ama o da hep birşey olmayacak derdi.
Sonra bir sabah birşey oldu.
Gözlerimi açtım kanepe boştu.Hemen odadan çıkıp annemin yanına koştum.Babaannem fenalaşmış hastaneye götürmüşler.
Nasıl duymadım diye hala hayıflanırım.
Çünkü babaannem o gün hastaneden dönmedi.
Çünkü
babaannem dönülmeyecek yere gitti.
Gelip yatağında oturdum yastığına elimi sürdüm,
yastığının altında duran yazmasını alıp kokladım ve kanepenin arka tarafına atılan kanlı mendilleri gördüm.Babaannem kan kusuyordu ve bizden saklıyordu.

Babaannem vefat edeli 20 yıl oldu.10 yaşının gerektirdiği gibi davranmışım o zamanlar yani elinde olanın kıymetini bilememek.Yaş almam gerekiyormuş,yaşadığım herşeyin aslında o zamanlar güzel ve değerli olduğunu anlamak için.Babaannemi kaybettikten sonra da köye gitmeye devam ettik hatta 6 yıl kadar düzenli bir şekilde ama sonra birşey değil birçok şey oldu.

Artık ekmek yapmıyorduk,sebze ekmiyordu babam,üzüm bağını da söküp attı.Çiçekler artık ekilmiyordu,pekmez de kimse yemiyordu.Ekmek pişirici nezahet teyzeyi de kaybettik.O buğdayları serdiğimiz sıra sıra uyuduğumuz dam çöktü en son da babam yıktı.Ocağımızda yemek pişmedi annem tek başına tarhanayı bir türlü beceremedi.Babaannemin elleri hiç bir işe değmedi,bizim ellerimiz bunları yapmaya yetmedi.Köy Rukiye ablasını kaybetti,babam annesini ben ise tüm çocukluğumu.
Gofret satan nakliyatlar da bir daha gelmedi.
Artık kimse beğenmiyor, gofreti marketten alıyorlarmış dediler.
Çünkü artık babaannem yoktu.
Babaannemin elleri yoktu artık,
Babannem yoktu.



You Might Also Like

1 yorum

  1. Yüreğine sağlık geçmişe özlem anca bu kadar güzel dile getirilebilir güzel Öznur evet babaanneler dedeler göçüp gittiler Allah yerlerinde rahat ettirsin mekanları cennet olsun yine hep dediğim gibi hislerime tercüman oldun ben de instağramda bir resmin altına hafta içimde bir iki cümle yazmıştım ama senin yazdıklarınla adeta geçmişi yeniden yaşadım sağol hep yaz biz de okuyup ruhumuzu doyuralım teşekkürler Öznurum sevgi ve dua ile kal😊

    YanıtlaSil

Popüler Yayınlarım